Tuncer ERGÜVEN

Tuncer ERGÜVEN

Çay sektöründe finasman sorunu neden çözülemiyor


Bölgemizde çay sektöründe finans sorunu çay teşkilatının tekelden ayrılıp çay kurumu yani önce idt sonra kit haline gelmesi ile baş gösterdi.
 
Çaykurun kuruluş sermayesi yetersizliği ile beraber işçilik ücretlerini –yaş yaprak fiyatını –satış fiyatının hükümetlerce belirlenmesi kuruluşun radikal işletme kararlarını almaya imkan vermemiştir.
Daha henüz işin başında, 1976 itibariyle sermayesinin 2/3 kaybedilmişti.
Hazine yıllarca çaykurda hükümetlerin sebep olduğu ekonomik müdahale boyutları hazine tarafından bono veya nakitle karşılanmıştır.çünkü sermayenin sahibi hazinedir ve kuruluşun serbest pazar ekonomisine yanı kuruluş kanununa uygun karar almasına ve uygulamasına hükümetlerin siyasal yaklaşımları sebebi ile müdahale etmektedir.
 
12 eylüldeki hükümet aldığı bilgilere göre siyası kararlar vermiştir. 1981-1983 yıllarında daki kampanyalara girmeden 1980 sonu itibari ile mevcut stokların yerine üreticiden çay yaprağı alınmayarak 350 -400 bin ton yaprak tarlada bırakılmış ve çaykurun finansmanı üreticiye yüklenmiştir,çay kurumu korunurken 5000 işçide sokağa bırakılmıştır.
12 eylül hükümeti konseyine brifing hazırlayanlar ve brifingde alınması önerilen tedbirleri yazanlar bunları çok iyi hatırlayacaklardır. 12 eylül yetkilerine brifing veren ve tedbirleri önerenler o günkü genel müdür ve gn.müdür yardımcılarıdır.   O gün ülkeyi yönetenler kurum yöneticilerine şunu sormuştur.neden zarar ediyorsunuz ?Siyası hükümetler fazla işçi çalıştırtıyor ,fazla yaprak aldırıyor, oysa alınması gereken yaprak çok daha azdır raporunu vermişlerdir. Alınan 9 maddelik tedbir paketi uygulanınca mayıs ayında mevcut kapasitenin yarısını kullanacak kadar yaprak almışlardır .bu durumda da planlanmış olan 18 fabrikadan ihale edilmeyen 11 fabrikaya da gerek yoktur demişler ve iptal etmişlerdir.
Alınan tedbirler konsey bildirimi olarak yayınlanırken bir yaprak tablosu çizilmiş ve %100 saf,yani hiç hata payı olmayan yaprağın toplanması istenmiştir. Bu teknik olarak mümkün olmayan  uygulama sonucu 1980 deki 485 000 ton yaprak 1981 de 180 000 tona düşünce bakın biz bölgede kaliteli yaprak aldık ,yaş çay hırsızlığını önledik demekten kendilerini alamamışlardır ( yer çaykurda özal a verilen brifingte çaykur yönetiminin savları) .
Bu dönemde devlet çay sektörünün finansmanını üreticiye yaptırmıştır.
1983 kampanyasına girerken 1982 de çalışma yapan 5 yıllık plan komisyonu raporuna göre bahçede kalan yaprağı gören askeri yetkililer plan komisyonun ön gördüğü asgarı 425 000 ton yaprağın alınmasını emredince çaykur 444 000 ton yaprak alarak askeri mercilere talimatınız gereği ön görülen yaprak miktarını aşarak aldık raporunu verirken başlarını kuma gömmüşlerdi.
Ancak 1981 de başlayan teknik mücadelemiz 1982 5 yıllık plan komisyonu başkanı olarak galibiyetimizle bitmiş , üreticinin çaykuru desteklemesine son verdirilmiştir.
 
Fakat bu kez 1984 den sonraki plansız ,hazırlıksız , kişiye ve kişinin tercih ettiği firmalara endeksli özelleştirme politikalarının ilk kurbanı çaykur ve çay çiftçisi olmuştur.Fakat çiftçi hükümetin yetkili bakanının özel bir fabrika açılışında ‘’ bu yıl özel sektörle 10 fabrika teşviği verdik 6 ayda fabrika yaptık ,oysa çaykur bir fabrikayı 4-5 yılda yapıyor,Çaykuru da özelleştireceğiz dediği ‘’zaman orada bulunan üreticiler elleri çatlayana kadar Rizeli  bakanlarını alkışlıyorlardı. Ancak gelen kazığın boyunu görmek dinlemek istemiyorlardı.
 
1985 den itibaren çay sektörü karma sektör haline gelince bir iki firmaya büyük finans destekleri sağlanmasına rağmen bu iki firmanın ödemeleri 2-3 sene sonrasına sarkmış ,bir yıldan önce üreticiye para ödenmez hale gelerek özel sektöre sattığı yaprak bedelini alamadığı için dolaylı yoldan devletin çaykura verdiği desteğe karşılık üretici özel sektöre zorunlu   destek vermeye mecbur kalmıştır.
 
Ayni dönemde çaykurun alacağı yaprak fiyatlarını ve alınacak standardı devlet belirlerken işçilikleri ve satış fiyatlarını da devletin belirlemesi sonucu serbest pazar ekonomisi oluşmamış ve 1992 yılı başı itibariyle
Çaykur 19 milyon dolar borç yükü altında iken özel sektördeki büyük firmalarda 2-3 yıllık yaş yaprak bedeli ödemedikleri bir tabloyu ortaya koymuşlardır.ancak 1991 temmuzunda Çaykur ancak 1990 senesinin parasını öderken çaykuru ve özel sektörü bu kez de üretici finanse etmekteydi.
1991 eylülünde erken seçim açıklanınca seçim ekonomisi gereği 860 milyar tl kaynak hazineden temin edilmesine rağmen aldığı ham maddenin %100 ödenirken yıl sonu itibariyle üretici borcu halen bitmemişti.
1996 da yalan dolanla meydanlara dolananların ulaştığı eser buydu ve bunu sadece destekledikleri 1-2 firma için yaparken diğer firmaları da mağdur etmekten geri kalmamışlardır. 1992 yılına girerken 19 milyon dolarlık bir banka-vergi-üretici borcu vardı ve tahkim yasası ile kamu borçları ödenirken hükümet 1992-1993 fiyatları % 30 artırırken , yaş yağrağı %50 şer,işçilikleri de %100 artırmış ,yıllık %70-80 enflasyonla sektör yaşamaya çalışmıştır.bu dönemde hazineden alınan kaynaklar son 5 yıldaki gibi hazine bonosu ile kuruluşun borçlanması ile finanse edilmiştir.
 
1996 da Çaykurun 18 milyon dolar borcuna karşılık stoklarında sevkiyat bekleyen sözleşmeleri yapılmış 45 000 ton çay maliyet artı %10 karla satılmış 6.5 trılyon tl, sı haziran 1996 da çaykur hesaplarına girmiştir.( bu sözleşme gereği sevkiyat bitince çaykur toplam 45 trılyon civarında bir parayı 1996*1997*1998 yıllarında kasasına koyarken 1995 in meyvelerini yemiştir.
Çünkü 1994*1995-1996-1997 yıllarında toplam kuru çayın arz talep dengesi sağlanmıştır.
1994 den itibaren Çaykur fiili kazançla bilançosundaki karını geçmiş yıllardan gelen finans faizleri ile kaybetmekteydi.fakat tüm bunlara rağmen üreticiye %100 varan destekler ilk kez verilmesi ve bunun iç pazarda elde edilen dinamiklerden sağlanması nın engellenmesi için her yakışıksızlığı yapan bir siyasi liderde engellemelerden geri kalmıyordu.
%100 yaprak fiyat zamlarına rağmen çay bahçesinin budanmasından budama sonucu kaybolan ürünün %100 ünü ödeyecek kararnameyi uygularken halkı aldatarak Çaykur yönetimi aleyhine kışkırtmak için bu kararname yalandır,resmi gazetede imzası yoktur,inanmayın ,budama yapmayın diye sokakta gezen alım yerlerinde gezen kan ayaklıları da gördük.fakat bu uygulama halen devam etmektedir.
Rize borsasını kurarak üreticinin vergilerinin %50 sini üreticiye bırakan uygulamamıza isyan eden liderleri de gördük.
Kısaca üreticinin desteklenmesini hazmedemeyen bazı Rizeliler revaçta olabilmiştir. 
Ancak 31.12.1995 bilançosunda yer almayan 1996 mayısında bankalarla yapılan hukuk dışı protokol ile icat edilen 4.5 trilyon kadarı kime niçin neden ödendiği belli olmayan ve hazine kaynaklı bonolarla çaykur 35 trilyon borçlandırılarak 20 trilyon borç ödemesi ile övünülmüştür. Hesaplarında olmayan,sene sonu ekstrelerinde yer almayan ancak karşılıklı şifai teyit beyanlarına dayanarak yapılan bu ödeme yüksek denetleme kurulunca yolsuzluk  olarak görüldüğü için başbakanlık teftiş kuruluna verilmiştir. Teftiş ve inceleme sonucu bulunan hukuk dışı bulgulara 3 lu koalisyon dönemi Rizeli bir yetkili başbakana giderek ‘’ ben bu işin neden yapıldığını biliyorum,bilgim dahilinde yapılmıştır. Genel müdürün suçu yok ‘’ diye Eceviti ikna ederken ,genel müdür çay tv ekranlarında ‘’ ellerim kırılsaydı da o mutabakatı imzalamasaydım ‘’ diyerek figan ediyordu.
4,5 -5 trilyon tl kadar fazla ödemeye başbakan Erbakan inceleme başlatmıştı,fakat sonuç ödemeyi yapanların koalisyonunda çözmüştür. Sonuç raporuna göre ödemeler Çaykurun zararınadır ve büyük zararlar meydana gelmiştir,fakat o genel müdür aftan istifade etmektedir.çaykur bu tür ödemeler tekrar yaparsa ağır cezai mueeyideleri olacağından tedbir almasını,başbakanın uygun görüşü ile dosya kapanıyordu. Oysa mesele genel müdür değil çaykurun kaybolan trilyonları idi,ancak ,başbakan genel müdür veya bakanların menfaat temin etmediğine ikna oluyor(burasi doğrudur),çünkü paralar bankalara kaydırılıyor.ve Rize ye gelinip çaykuru kurtardık nutukları eksik olmuyor. Menfaat bankalara sağlanıyordu.bu şekilde bu kez çaykur kullanılarak bazı bankaların patronları finanse ediliyor. ( gerektiğinde bu belgeyi yayınlayabilirim )
 
1996- 2002 sonu itibari ile verilen hazine bonoları ile banka kredileri ,tekel bayilerine verilen fiktif satış işlemleri ile desteklenen Çaykur 2003 e , yinede 75 trilyon civarında bir dış borçla girmiştir.
Bu borç ödemesi kurumun ilk kez ve yeniden gerçek finansman yapılandırması 2003 yılı hükümeti , yani AKP hükümetince yapılmıştır.
 
Çaykur tarihinde daha önce hiç yapılmamış olan gerçek kaynak desteği ve finans yapılandırması AKP hükümeti döneminde yapılmıştır.
 
Başbakan sn. Erdoğan ve AKP hükümetleri döneminde Çaykurun 2002 den gelen tüm borçları nakit girişi ile ödenmiştir.
2003 yılı finans açığı ihtiyacı olan 275 trilyon tl .nin 225 trilyon tl. Yine sermaye olarak kullanılmak üzere nakit olanağı sağlanırken ihtiyaç olan 50 trilyonunda zamlarla karşılanması için destek verilmiştir.
Ayrıca stoklarda bulunan   90 000 tona yakın bedeli ödenmiş mamul çayın piyasaya arz edilmesi için her yıl 10-15 bin tona tekabül eden yaş yaprağın üreticiden az alınarak kurum desteklenmiştir.
 
Akp hükümetinin ilk döneminde kuruma sağlanan kaynak nakit girişleri ve stoktaki bedeli ödenmiş çayların maliyet girişleri ile toplamı 600 milyon ytl. Civarındadır. Bunun anlamı şudur.hiç borcu olmayan ,hükümetinden her türlü desteği ,fiyat ayarlama yetkisini alan ilk ilgili bakanlık,ilk genel müdür ve yönetimine sağlanan kaynak 600 trilyon tl üzerindedir.
2010 yılı sonu itibariyle durum nedir? Kurumun 250 milyon ytl civarında yabancı kaynak ihtiyacı vardır ve banka kaynağına muhtaçtır.yani ilk kez yapılan gerçek ve doğru finansman kaynakları buharlaşmıştır.
Peki nereye doğru buharlaşmıştır. Üreticiye ,işçiye,sanayici ye değil sektörde hiç riski olmayan yerlere gitmiştir.yani bazı özel olarak kuruluş tarafından kurdurulması ile övünülen şirketlere mi  gitmiştir.
Bir örnekleme yaparsak.şu sorulara cevap arayalım.2010 yılı sonunda son 5 günde diğer yıllarda olduğu gibi kaç ton mal nasıl satılmıştır ,kim almıştır,hangi ıskontolar la işlem görmüştür,KDV leri nasıl ödenmiştir,mallar ocak şubat ayında nasıl sevk edilmiştir,ocak,şubat mart aylarında çaykur neden çay satamaz,ancak çay satamazken aralık ayının son 5-6 günü satılan çaylar bu alıcılara nasıl satılır.tüm bunlar ne kadar doğrudur,kimler evrakları nasıl düzenler.Bu satışlardan çaykurun bugünkü yöneticileri haberdar mıdır.Yoksa hükümetin çaykura sağladığı muazzam kaynak buharlaştıktan sonra 250 milyon tl kadar finans açığı varsa bu konuda açıklama yapacak kimse yokmudur?
 
2002-2011 kadarki süreçte hükümetler piyasa koşullarına göre kurumun zam taleplerini karşılamasına rağmen son 2-3 yıldır 250 milyon tl. lere varan finans açığı ortaya çıkarken çaykur her yıl aralık sonunda rekor satışlar yapmış , ocak-şubat-martta da satışlar cüzi değerde kalmıştır.
Sonuç olarak AKP hükümeti ve sn. Başbakanımızın çay üreticilerine sağladığı kaynaklar nasıl buharlaştı ,kim buharlaştırdı merak etmekteyiz.
2011 yılına kadarki son 10 yılın mercek altına alınmasını merak etmekteyiz.sn.eski bakanımız ve hemşerimiz ,genel müdürümüzün bu ayrıntıları bir müfettişe değil 3 kişilik baş müfettiş heyetini görevlendirerek başbakanımıza yakışır bir inceleme yaptırmasını beklemekteyiz.
Nasıl oluyor da 25 aralığa kadar satılamayan çaylar 31 aralığa kadar 10-25 bin ton üretiliyor,nakliyeleri kesiliyor,kdv leri tahsil ediliyor .ocak-şubat ayında fabrikalardan sevk edilen mallar,paketlemelerde paketlendikten sonra nasıl oluyor da yıl başından önce sevk edilmiş gösterilebiliyor ve bilançolara yansıyabiliyor.
 
Normal koşullarda bir bayının Çaykur depolarından alımından bakkala satışına kadarki hizmet bedeli %3 dir %2*3 karda da yeterli gelir.Yani toplam olarak %5-6 ıskonto yeterlidir.%10 kadarda son satıcıya hak tanınması halinde minimum %15 ıskonto,önemli ve marjinal sezonda %18-20 maksimum ıskonto yeterli iken %30-32 lere varan pirim ve promosyon destekleri ile çay satılırsa meydana gelen buharlaşmaya dağlar dayanmaz.
Bu duruma göre son 10 yılda üretici-çiftçi ve sanayici değil özel amaçla kurdurulduğu söylenen şirketler desteklenmiştir ve onlar şimdi Çaykura da taliptirler.Her kese özellikle Rize deki STK lara hayırlı işler.
Önceki ve Sonraki Yazılar