MERHAMET DİLENCİLİĞİ

Doğadaki canlılar arası adaleti yaradan ayarlamış.       
Nasıl olduğunu bilmiyoruz. Sadece yaradan adaletsiz iş yapmaz, olması gereken gibi yapacağına inandığımız için kabulleniyoruz. “Doğal seleksiyon” deyip, kendimizi yormuyoruz.      
       Ancak yaradan, insana akıl ve irade vermiş olduğundan olacak ki; adaletin tesisi işine de müdahale etmemektedir. Yani, kendi adaletimizi kendimiz sağlayacağız. Bu bizim insanlık görevimiz. Adaletin tesisini başarabilirsek insanca yaşamayı, başaramazsak da diğer canlılar gibi yaşamayı kendimiz tercih etmiş olacağız. Artık doğal seleksiyondan ne çıkarsa(!)       
      Adaletli davranmayan babanın çocukları er ya da geç kavga etmektedir. Bu kavga çocuklar arasında olabileceği gibi baba-oğul arasında da olmaktadır.    
      Adaletli davranmayan amir için de aynı durum söz konusudur.         
      Adil olmayan devlet de, adalet mücadelesi yapanların darbeleriyle tarihe gömülmektedir. Osmanlının 600 yıllık ömrünün sırrı da budur, 600 yıl sonra çöküşünün sırrı da maalesef budur.     
Gücü elinde bulunduran yöneticinin en büyük imtihanı “adalet” ile olmaktadır.         
       “Bir devleti yıkmak istiyorsanız, top-tüfek kullanmanıza gerek yoktur. O devletin vatandaşlarının devletine karşı itimadını sarsar, adaletsiz yönetimi ayarlayabilirseniz, o devlet kendiliğinden çöker. Sonra da tepesine biner, bütün nimetlerine sahip olabilirsiniz.” diyor, sömürgeci devlet adamı. Haksız mı?        
       90 yaşına bile gelmemiş Cumhuriyetimizin ömrünün süresini de bu kural belirleyecektir, kimsenin kuşkusu olmasın. Kimse kimseden başka bir ilham beklemesin.      
Devlet olabilmek için;

·
        Ordunuzun güvenilirliği tartışılmamalı.

·
        Yöneticilerinizin adaleti, herkese eşit olmalı.

·
        Nimetler de, külfetler de tüm vatandaşa adil bölüştürülmeli.

·
        Adamına göre değil, adil terfi ve yönetime katılma ortamı oluşturulmalı.

      Vatanın bütünlüğü için, bunlardan sonra diğer eylemler ifa edilmelidir. İktisadi maharet, teknolojik eylemler, askeri tedbirler… vs. Bunların tamamı adil bir yönetimin alt paydaşlarıdır. Aynı zamanda olmazsa olmazlarıdır.       
     En tehlikeli insan, “kaybedecek bir şeyi olmayan” insandır. İnsan, sahiplenebildikleri için savaşabilir. Ortak olmadığı şeyleri korumak için kimse ölmez. Hiç kimse, nimetlerinden yararlanamadığı bir toprak parçası için kavga etmez. “Bu benim namusumdur” demeyen, niçin namus kavgası etsin ki?         
     Adalet dilenen bir insan, her şeyinin yitirmiş demektir.       
     Hele, adil olmayan yöneticiden merhamet dilenme başlamışsa, rahat(!) uyuyabilirsiniz ölüm mukadderdir. Dünyadaki savaşların da, işgallerin de, ezilmişliklerin de, açlıktan ölümlerin de, itilmişliklerin de bundan başka açıklaması yoktur. Adil olacaksınız. Güçlü olacaksınız. Ezmeyeceksiniz. Herkese, uğrunda savaşabileceği, ölümü göze alabileceği bir nimet sunacaksınız. (Tabi yaşamak istiyorsanız.)  
     Adamın biri lokantasının camına “SEN YE, TORUNUN ÖDESİN” yazmış. Acıkmış birisi de nasılsa torunum ödeyecek diye girip bir güzel doyurmuş karnını. Sonra da, teşekkür edip çıkacakken, lokantacı hesabı istemiş. Adam, “hani torunum ödeyecekti?” diye itiraz edince, lokanta sahibi: “Bu yazı çok eskidir beyim. Senin yediklerini torunun ödeyecek zaten. Sen, dedenin hesabını ödeyeceksin” demiş.       
     Hesabı ödememek veya ödetmemek için, acilen tedbir alıp, ülkemizin adaletle devamını tesis edemezsek, yaşama ihtimalimiz merhametsizin merhamete gelmesine bağlıdır. Bunun tersi, ölümdür. Ölünün ne vatanı olur, ne de karnı acıkır çünkü.      
     Son karakolumuz olan Anadolu’muzun adaletsiz yönetimini aklımızın ucundan bile geçirmek istemiyoruz. Zira, biz yaşamak istiyoruz.          Yaşamak isteyenlere de duyurulur.
Önceki ve Sonraki Yazılar