Yasemin ÖZÇELİK

Yasemin ÖZÇELİK

Genel Müdürü Değil, Sistemi Sorgula

Bugün çaydan çok dal, eleştiriden çok hedef var. Ama durup bir bakalım: Sorun gerçekten ÇAYKUR mu, yoksa sistemin sürdürülemez hale gelmesi mi? Kurumumuza ve emeğimize sahip çıkmazsak, yarın sadece çayı değil geçmişi de kaybederiz.

Genel Müdürü Değil, Sistemi Sorgula
Bir zamanlar çay alım yerlerinde saatlerce sırada bekleyip, çuvalların içinden tek tek dalını, otunu ayıklayan Rizeli üretici, bugün motorla topladığı çayı “dalıyla, yaprağıyla, otuyla” aynı anda satmanın telaşında.

Sonra da "çayımı satamıyorum" diye yakınıyor, hedefe de ÇAYKUR’u ve onun başındaki genel müdürü koyuyor.

Ama sormak gerekmez mi?
Rizeli gerçekten ne satmak istiyor? Çay mı, yoksa dal mı?

Artık çay, birçok aile için ana geçim kaynağı değil; bir ek gelir kalemi. Bu yüzden üretici, “Ben iki-üç günde çayımı toplayayım, sonra da diğer işlerime döneyim” diye düşünüyor. Ancak motorla girilen çaylıklardan çıkan ürün, emekle değil hızla toplanıyor ve artık çay değil, adeta çalı yığını hâline geliyor.

Üstelik bu motorlar, Karadeniz’in dik yamaçlarına uygun değil. Üretici, kısa vadeli kolaylık için uzun vadeli kaliteyi feda ediyor. Oysa bir süreliğine fedakârlık edip, çaylığını geleceğe hazırlasa, verim ve kalite aynı anda artacak. Ama ne yazık ki “bugünü kurtarayım” mantığı hâkim.

Ve hedef yine aynı:
ÇAYKUR ve Genel Müdürü.

Oysa biraz geriye çekilip, daha geniş bir pencereden bakmamız gerek.
Bugün eleştirdiğimiz bu kurum, yarın elimizden giderse “Eyvah, artık para etmiyor!” diyeceğiz. Ama o zaman çok geç olacak.

Unutmayalım:
Yeni fabrikalar açmak da, mevcut fabrikaları modernize etmek de genel müdürün değil, bakanlığın görevidir.

Genel Müdür, sınırlı kapasiteyle, bireysel çıkarlarla şekillenen yoğun baskılar altında bir kurumu ayakta tutmaya çalışıyor.
Bugün görevden alınması, yarın bir mucize yaratmayacak.
Sanılıyor ki müdür değişince sihirli bir değnek değecek her şeye…
Hayır, mesele isimler değil, mesele sistemdir. Ve sistemsel sorunlar kolektif sorumlulukla çözülür.

Çayını motorla toplayan üretici istiyor ki:
İki günde iki ton çay versin, otuyla, dalıyla fark edilmeden satılsın.
Parasını da anında hesabında görsün.
Mutlu oluyor ama bu mutluluk yine bireysel bir mutluluk.

Oysa ÇAYKUR defalarca uyarıyor:
“Acele etmeyin, çayınız randevulu sistemle mutlaka alınacak.”
Ama üretici isyan ediyor:
“Çayım dalında kaldı, ağaç oldu.”
İyi de… Zaten sen motorla toplarken dalı satıyorsun!
Aşağıdan kessen ne olur, yukarıdan kessen ne fark eder?

Bugün “Benim çayım satıldı mı?” diye düşünen çok.
Ama “ÇAYKUR ayakta kaldı mı?” diye soran pek yok.

Asıl soru şu olmalı:
Daha fazla çay mı satmak istiyoruz, yoksa daha kaliteli çay mı?
Çünkü birinci kalite çay içmek istiyorsan, birinci kalite çay satmak zorundasın.
Dalları değil, yaprakları teslim etmek zorundasın.

Eleştirelim, eksikleri söyleyelim.
Ama hiç mi güzel bir şey yok?
Bugün o karışık çay-dal bohçalarının parası aynı gün hesabına yattığında mutlu olmuyor musun?
Bak yine bireysel düşünüyorsun.

Oysa bu sistemin ayakta kalması için birileri gerçekten mücadele ediyor.
Genel Müdür, bu çayın üreticisi olduğu kadar, kurumun da emektarı.
Sizin yaşadığınız sıkıntıyı bilen biri.
Ama üretici yalnızca kendi çayını bitirip “hayatıma devam edeyim” derdinde.
Yani yine bireysel çıkar önde.

Rizeliler iyi bilir:
Çayın olmadığı dönemde Rize'de sefalet vardı.
Yeni nesil bilmez ama eskiler hatırlar:
Çayını satamamanın ne demek olduğunu, tekelci özel sektörün insafına kalmanın ne acı olduğunu bilir.

Bugün illa birine baskı yapılacaksa, yukarıya yapılsın.
Yeni fabrikalar açılsın, mevcutlar modernize edilsin diye…
Ama en kolayı ne?
Genel Müdürü hedef göstermek.
Neden?
Çünkü sizin dal karışık bohçalarınızı aynı gün almadı!

Oysa mesele bu kadar basit değil.
Her “gitsin” dediğimizde, giden sadece bir kişi değil… Belki de kurumun kendisi oluyor.

Bugün sahip çıkmazsak, yarın neyi eleştireceğiz?
Elimizde ne kalacak?


ÇAYKUR bizimdir. Sahipsiz bırakmayalım.

Genel Müdürü değil, sistemi sorgulayalım.

Suçlu aramak kolay, çözümde buluşmak ise gerçek sorumluluktur.

Önceki ve Sonraki Yazılar