Ahmed ÇITLAKOĞLU
Muhalefete ‘Osmanlı Tokatı’!..
1 Kasım seçimleri bütün dengeleri değiştirdi. Seçim öncesi toplum mühendislerinin yaptığı planlar çöpe atıldı. Milletimiz dizayn edilen oyunları oylarıyla bozdu. Oluşan istikrar havasıyla piyasalar, iş çevreleri rahat bir nefes aldı.
Herkes uzun vadeli yeni plan hazırlığında…
Muhalefet partileri, milletin attığı kuvvetli ‘Osmanlı Tokatı’nın etkisiyle kendilerine gelmeye çalışıyor.
CHP ve MHP liderlerinin yaptığı “Saray ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı muhatap almama ve yok sayma” siyaset mantığı milletimizce kabul görmedi.
Partilerin başarı karnesi!..
Bir şeyin kemali zıddı ile kaimdir… Bir partinin başarılı olup olmadığı, partilere göre; rakiplerinin aldığı rey ve çıkardığı milletvekili sayısına göre değerlendirilir. Aynı zamanda önceki yıllara göre aldığı rey ve çıkardığı milletvekili sayısının mukayesesi de kendi içinde başarı göstergesidir.
Sebepler ne olursa olsun, netice önemli.
1 Kasım’ın tartışmasız başarılı partisi; Ak Parti, başarılı lideri de Ahmet Davutoğlu’dur.
1 Kasım’ın tartışmasız en başarısız partisi; MHP ve lideri de Devlet Bahçeli’dir.
CHP; hakkını teslim etmek lazım, başarılı olup olmadığından ziyade en istikrarlı parti görüntüsünde!.. Son üç genel seçimlerde aldığı rey ve çıkardığı vekil sayısına bakıldığında; 2011’de % 26 ile 135, 7 Haziran’da %25 ile 132, 1 Kasım’da da % 25 ile 134 vekil çıkartıyor… Bu istikrar değil de nedir? CHP öyle bir parti ki siyasî ve ekonomik şartlar onları pek etkilemiyor!
Görülen o ki CHP, kendi içindeki liderlik ve yönetim tartışmalarından “milletin %75’inin desteğini niçin alamadıklarının” hesabını dahi yapmaya fırsat bulamamışlar!
1 Kasım’ın verdiği en önemli mesaj; üsluba dikkat!..
Denebilir ki, Ak Parti’nin 41’den tekrar 50’ye çıkmasında ekonomik vaatlerden ziyade Ahmet Davutoğlu’nun herkesi kucaklayan, kimseyi ötelemeyen üslubu etkili olmuştur.
Denebilir ki, MHP’nin rey oranının16’dan 12’ye, vekil sayısının 80’den 40’a düşmesinde Devlet Bahçeli’nin her şeye hayır üslubunun yanında değil bütün seçmenleri, 7 Haziran’da partilerine gelen seçmenleri dahi kucaklayıcı ve istikbale dair ümit verici bir dil kullanamaması etkili olmuştur.
Muhalefet partilerinin gelecek seçimlerde kazanabilmesi için birbirlerinden kayacak 1-2 puanlık bir artışın pek önemi olmayacaktır. Onlar için asıl önemli olan; Ak Parti’ye giden seçmeni saflarına çekebilmeleridir.
Bunun için de muhalefet partilerinin, Ak Parti’nin kullandığı dilden daha yumuşak, yaptığı vaatlerden daha inandırıcı ve uygulanabilir taahhütlerde bulunmaları gerekecektir.
Aynı zamanda muhalefet partileri rey alacağı seçmeni küçümsemeyi ve ötelemeyi de terk etmelidir!
Ak Parti kaybetmemek için mücadele edecek…
Muhalefet partileri daha fazla rey almak ve kazanmak için mücadele ederlerken Ak Parti, kaybetmemek için mücadele edecektir.
Bugün Türkiye’nin siyasî ve etnik yapısı itibariyle bir partinin Türkiye genelinde alabileceği ortalama rey oranı azami %50 civarındadır… Belki 3-5 puan daha oynayabilir. Bu demektir, Ak Parti alabileceği reyin azamisini almıştır.
Ak Parti’nin seçim stratejisi; budan böyle daha fazla rey almanın ötesinde kendi seçmenini muhafaza etmeye yönelik olmalıdır.
Çalışma programında ise; herkese ve her kesime daha fazla ve daha adil hizmet hedeflenmelidir.
Ak Parti, diğer partililere ve kesimlere gösterdiği hoşgörü ve barış dilini öncelikle kendi üyelerine ve gönüldaşlarına daha fazlasıyla göstermeli.
Hususen yeni seçilen milletvekilleri, seçilemeyen adaylar ve aday gösterilmeyen aday adaylarıyla, gerek bugünkü teşkilat üyeleri gerekse daha önce teşkilat birimlerinde vazife almış olanlarla kucaklaşmalı… Bugüne kadar partililer arasında vuku bulmuş gönül kırıcı söz ve fiiller karşılıklı bağışlanmalı…
Ak Partililerin Ebû Müslim Horasani’nin “Onlar şerrinden emin oldukları dostlarını kendilerinden uzak tuttular. Düşmanlarını da kazanmak ve şerrinden emin olmak için kendilerine yakın tuttular. Yakın tuttukları düşmanları dost olmadı; ancak uzak tuttukları dostları düşman oldu. Herkes düşman safında toplanınca yıkılmaları mukadder oldu.’’ sözlerini yanlarında taşıdıklarını düşünüyoruz!
Akıllı muhalefet ve cemaat taraftarları; bükemedikleri bileği öpüyorlar!..
Akıllı insan, bile bile, körü körüne kendine zarar verecek harekette bulunmaz. Bükemediğin bileği öpeceksin!.. Akıllı olmak, böyle olmayı gerektirir.
1 Kasım öncesinde, seçimlerde Ak Parti’nin kaybedeceği beklentisiyle aleyhte yazan ve konuşanlar, seçimden sonra Ak Parti aleyhinde konuşmamaya ve yazmamaya karar vermişlerse buna ‘kıvırıyor’ denmez, ‘akıllı hareket ediyor’ denilir!..
Keza Fethullah Gülen Cemaati’ne yakınlığıyla bilinen Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu’na (TUSKON) üye iş adamları seçimden sonra “Bugünlere devletimiz ve hükümetlerin desteğiyle geldik. Her zaman millet iradesi ile şekillenen demokrasinin ve demokrasinin yürütücüsü olan devletimizin yanında olduk” nevinden beyanat vererek devlet ve hükümet saflarında yer almaya başlamışlarsa bunlar kınanmamalı, tebrik edilmelidir.
“Hoşlanmadığı bir kimseden kurtuluncaya kadar, güzel geçinemeyen akıllı sayılmaz.” (M.b.Hanefiyye)
Vesselam…
10 Kasım 2015 / 28 Muharrem 1437