
Yasemin ÖZÇELİK
Koruma Kâğıtta, Cinayet Gerçekte
Yasalar kâğıtta, tehdit açıkta, kadınlar mezarda. Daha kaç kadını kurban vereceğiz?
Trabzon’un Beşikdüzü ilçesinde, 28 yaşındaki Sinem Somuncu boşanma aşamasında olduğu eşi tarafından, gece saatlerinde evinin balkonundan içeri girilerek, kalbinden vurularak öldürüldü. Fail, olay yerinden motosikletle kaçarken müdahale etmek isteyen bir mahalle bekçisini de silahla yaraladı.
Katil Ali Eren Somuncu hakkında daha önce uzaklaştırma kararı verilmişti. Yani devletin dosyasında “bu kadının hayatı tehlikede” yazıyordu. Ama koruma yoktu. Önlem yoktu. Devlet yine geç kalmıştı. Sinem Somuncu’yu öldüren sadece bir adam değildi, aynı zamanda işlemesi gereken ama işlemeyen bir sistemdi.
“Ya Benimsin Ya Toprağın” Zihniyeti
Bu cinayet bireysel değil, sistematik bir şiddetin devamıdır. Türkiye’de kadınların %97’si tanıdığı erkekler tarafından öldürülüyor. Eşi, sevgilisi, boşandığı ya da boşanmak istediği adamlar... “Ben karar veririm” diyen paslı bir erkek zihniyeti hâlâ birçok kadının ölüm fermanını yazıyor.
Ali Eren Somuncu, cinayetten kısa süre önce sosyal medyasında “İntikam aceleye gelmez” yazmıştı. Bu bir planın habercisiydi. Herkesin görebileceği kadar açık bir tehditti bu. Ama yine görmezden gelindi. Yine “bir şey olmaz” dendi. Yine bir kadın öldü.
Sinem’in ise son paylaşımı sadece insanlıktı:
“Hayvanları öldürmeyeceksin, ormanları yakmayacaksın, kadınlara ve çocuklara zarar vermeyeceksin… İnsan olmak bu kadar basit.”
Bu kadar basit aslında. Ama bu kadar da zor hale getiriliyor.
Kadınları Koruyan Kim?
1. Uzaklaştırma kararı vardı ama koruma yoktu.
Yani karar kağıt üstünde kaldı. Uygulanmadı, denetlenmedi.
2. Açık tehdit vardı ama ciddiye alınmadı.
Sosyal medya taramaları, ihbarlar etkisiz bırakıldı.
3. Toplumsal duyarsızlık büyüyor.
Komşular silah sesini duydu, ama duyulan ses yasaya dönüşmedi.
Her gün yeni bir kadın cinayetiyle uyanıyoruz. Her ölümle ruhumuzdan bir parça kopuyor. Ne sevmeyi ne ayrılmayı becerebilen bir kitle türedi. Zorla güzellik olmuyor. Vazgeçin artık. Biri boşanmak istiyorsa vardır bir sebebi. Kadınlar yaşamak istiyor, sadece yaşamak…
“Kaç Kadın Daha?”
2021’de 280 kadın cinayeti, 217 şüpheli ölüm…
2022’de 334 kadın cinayeti, 245 şüpheli ölüm…
2023’te 315 kadın cinayeti, 248 şüpheli ölüm…
2024’te 394 kadın cinayeti, 258 şüpheli kadın ölümü…
Bunlar sadece kayıtlara geçmiş olanlar. Ve bu sayı, veri tutulmaya başlandığından beri en yüksek sayı. Kadınların yaşam hakkı, her yıl daha da daralıyor. Her yıl daha çok ölüyoruz. Her yıl daha çok sessiz çığlık yükseliyor gökyüzüne.
Artık Yeter!
Tehdit içeren paylaşımlar ciddiye alınmalı, sistem acil harekete geçmeli.
Mahkemelerle kolluk kuvvetleri koordineli çalışmalı.
Uzaklaştırma kararları etkin biçimde izlenmeli.
Kadına yönelik şiddette iyi hal indirimi kaldırılmalı.
Toplum, kadına şiddete sıfır tolerans göstermeli.
Medya, haber değil çözüm üretmeli.
Bu Yazıyı Kaç Kadın Adına Yazıyoruz?
Sinem için… Emine için… Özgecan için… Pınar için… Rabia için… Gülistan için… İsmini hiç bilmediğimiz, bir haber satırında “bir kadın daha” diye geçen tüm kadınlar için...
Biz “kadınları” görün artık. Boşanma aşamasında olan kadınların can güvenliği yok. Koruyucu yasalar gerek. Uygulanan değil, işe yarayan yasalar gerek. İki gün ceza alıp iyi hal indirimiyle salınan adamlar, yarım bıraktıklarını tamamlamasın.
Bu ülkede bir kadın ayrılmak isteyince hâlâ erkek karar veriyor.
“Ya benimsin ya toprağınsın” diyor.
Sözün Bittiği Yerdeyiz
Sözün bittiği yerdeyiz ama susmuyoruz. Sinem’in ardından değil, Sinem’le birlikte haykırıyoruz:
“Sistem ya korur ya kaybeder.”
Her kaybediş, başka bir kadın cinayetinin hazırlığıdır.
Adalet ya uyanır, ya biz her sabah bir kadın daha eksiliriz.
Sıradaki kadın kim olacak?