Tuncer ERGÜVEN

Tuncer ERGÜVEN

DEVLET VE DEVLET KURUMLARI ve YÖNETİCİLERİNE DEVLET VE DEVLET KURUMLARI ve YÖNETİCİLERİNE SAYGI DUYMALIYIZ

Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı imparatorluğunun enkazı üzerinden kurulmuş bir devlettir.Çünkü Osmanlı İmparatorluğu mondros mütareke anlaşması ile ordusunu silahları ile teslimi ,padişahın İngiliz ve müttefiklerin koruması ve idaresine teslim etmiş,ülkenin her yerine düşmana işgal etme ,yönetme hakkını veren bir anlaşma teslim olmuş bir kağıt üzerinde devletti.Fakat esareti kabul eden anlaşmayı imzalayan bir devletti.Burada imzanın kimin attığı önemli değildir.Çünkü İmza Osmanlı hükümeti ve padişahı adına imzalanmış ,padişah tarafından da teyit edilmiştir.Bu anlaşma dünyada tek örnektir.Bir mütareke anlaşmasında taraflar silahları ve orduları ve toprakları ile ayrı taraflarda kalıp ateş kes ilan ederler ve görüşmelere geçerlerdi.
Mondros mütarekesinde ise ordusu silahları teslim alınmış,payitahtı işgal edilen,ülkenin bir çok yeri işgal edilen ,İngiliz himayesini kabul eden bir anlaşma olup,görüşmelere esir millet ve devlet olarak otururken o masada Osmanlıyı temsil edenler ermeni-rum-kürt asıllı bölücü ,aynı zamanda İngiliz ajanı Osmanlı paşa ve vezirleridir.
Türk devleti ,Devlet olma geleneklerini Arap yarımadasındaki Afrika, ve balkanlardaki devletler gibi başkalarından öğrenmiş .hudutları başka ülkeler tarafından çizilmiş devletlerden değildir.Kurduğu bütün devlet ve imparatorlukların hepsi Türk asıllı yöneticiler tarafından kurulan devletlerdir.Tıpkı Türkiye cumhuriyeti gibi.
1979 da Romanya da 2.nci dünya savaşı sonunda Stutgartlı  bir almanın evinde öğle yemeğine davetliydik.Aslen Stutgartlı olan alman  petrol mühendislerinden biriydi. Benim yol arkadaşım Fazlı ile adamın oğlu iyi arkadaştı. Alman oğlunun ülkesinde ve Stutgartta yaşamasını isteyen bir alman milliyetçisi idi.
Bize oğlunun mutlaka Almanyaya gidip orada yaşamasını, Milleti ve devletine hizmet vermesini istediğini söylüyordu.
Romanya için İngiltere-fransa-italya ve Rusyanın desteği ile Osmanlıdan koparılarak kurulan bir marangoz yapımı devlet olduğunu.Bir millet ve ülkü birliğine dayanmadığını.Bir ahşap oturma odası takımına benzeterek kullanılan ağaçlar içinde çam,kızıl ağaç,kavak,kayın, odunlarından yapıldığını bu nedenle koltukların her bir unsurunun farklı zamanda çürüyeceğini ,oturulamaz hale geleceğini ,yenilenme ihtiyacının kararını ev sahibinin değil eski marangozların vereceğini söylemekte ve burada Romen millet yoktur,karışık çakma halklar var
Diyerek burada 10-15 senede iç savaş çıkar oğlumu feda edemem diyordu.
 
1985 de  Makine Müh.Ahmet Işıtman beyle Lamelta ltd. nin  İngilizlerle kurduğu çay sanayi konsorsiyumu yetkilisi eş başkanı olarak 30 günlük bir Kenya seyahatim olmuştu. 20 fabrika ve fabrikalardaki makineleri yapan fabrikaları gezmiş ortak üretim için tüm projeleri almış ve dönüş hazırlığı yaparken ,Nairobi de ki İngiliz kulübünde bir akşam yemeğinde İngiliz genel müdürün yemeğine davetliydik. Sohbetin derinliğinde Şirketin Nairobi deki patronu bana bir soru sordu ve samimi cevaplamamı istedi.Soru şöyleydi.
 
‘’Siz birinci cihan harbine neden girdiniz,Çanakkalede bizi yendiniz,fakat gemilerimizin Mondros mütarekesi ile padişahınızın sarayına topları çevirerek esir alırken nerde hata yaptınız’’sorusunu sordu.
Ben topu taca atmak ve doğru dürüst tanımadığım fakat bir iş yapma eğiliminde ilerlediğimiz bu beyle konuşma ortamını  bozmamak için ,’’ sizin ve müttefiklerinizin orta doğuda,,Çanakkale de ne işi vardı’’ sorusunu yönelttim.
Sohbetimiz Tarih-Devlet-millet-ulus dersine dönüştü.
Bana ‘’ Ben 18 yaşında çay uzmanı olarak Hindistana  gönderildim,oradan Endonezya da görev yaptım,son 20 yıldır Kenya dayım ve son 10 yıldır ,bu şirketlerin genel müdürüyüm.Benim görevim bir misyoner olarak İngiliz hükümeti adına çalışırken şirketimin çay işlerini esas iş olarak yapmaktır ve 40 yılım bu amaçla geçmiştir.
Ben Dünyada Güneşin Batmadığı ve batmayacağına inandığım imparatorluk, İngilterenin misyoner askeriyim  ve hala daha güneş batmamaktadır.Ama artık sadece askeri pakt ve güçlerle değil ekonomik ve siyasi egemenliklerle devam etmektedir.Dünyada 3 gerçek imparatorluk vardır.Roma-Osmanlı-İngiliz. Romadan eser kalmadı.Osmanlıdan 30 a yakın devlet çıktı ve yıkıldı,fakat biz halen ayaktayız.Örneğin Kenyada askerimiz yok,valimiz yok ama ekonomik yaşam İngiltere ye göre dizaynlıdır.Yani Askeri yönetimimizi ekonomik yönetime çevirmiş bulunmaktayız , İngiliz kültürü ile yaşamı hedefleyen Kenyalılar la beraber daha iyi bir Kenya ve dolayısı ile daha iyi bir İngiltere için çalışmaktayız.İngiliz milletler topluluğu da bu işlevi görür.
İngiltere birleşik krallıktır. Birleşik krallığın mensupları için de Keltler,İrlandalılar,İskoçyalılar,normanlar,Cermen asıllılar,Fransız asılılar ve İngilizlerin oluşturduğu halklar vardır.Ancak bunların ortak dilleri İngilizcedir,dinleri isevidir,Kraliçemiz isevilerin tek temsilcisidir, tüm bu halkların ve Tüm hirstiyanların koruyucusudur. Her otelin her odasında gördüğünüz İncil de bu böyle yazar . Dünyanın bir köşesinde bir toprak veya deniz parçası varsa ister mindanao gibi en dip nokta,ister Everest gibi üst nokta,ister kuzey kutbu,ister güney kutbunda olsun mutlaka  İngiliz misyoner oraya devletten bile emir almadan gider oraya kendi adını kazır İngiliz bayrağını diker.Onun anlamı orada İngiltere vardır demektir ve hak sahibidir demektir.
Bizim Karadeniz de ,İstanbulda ,mezapotamya da,mısırda,arap yarımadasında,iranda ,habeşistanda menfaatımız vardır.Orada olmaya mecburuz.Orada olmamızın yolu , gücümüz yetiyorsa mutlak egemenliktir ve bir İngiliz valisi ile kraliçeye bağlamaktır( Avustralya*Yenizelanda* Kanada ) gibi ,Daha önceki Hindistan,Pakistan,Seylan,Kenya da gördüğünüz gibi diyerek devam etti.
İngilterenin her ülkedeki yönetimde en üst düzeyde adamları vardır.Nitekim Osmanlıda son 200 sene sadrazam ve devlet yönetimlerinde adamlarımız vardır.Oradaki rakibimiz Fransız,Alman ve Rusyadan yana olan devlet görevlileri arasındadır.Padişahlarınız İngiltere yı   koruyucusu olarak görmektedir.Çünkü Osmanlı ülkesi üretmiyor, artık savaşmayı da bilmiyor,mühendislik bilginizi siz üretmiyorsunuz.Hükümetinizde bağımsızlık peşinde koşan Rum*ermeni*kürt vezir ve saray paşaları  İngiliz ve Fransız yanlısı ,bağımsızlık peşinde koşan saray ve hükümet yetkilileridir.Mahkemeler sizin değildir.Ortada Osmanlının dayandığı bir millet yoktur.Türkler ikinci sınıf yurt-taştır ve devlet yönetiminde söz sahibi değildir.
Kendini Türk addeden , bir Türk milleti olduğuna inanan Ordunun aydın subayları vardır. Mondros müterekesi sonucu, Çerkezler,Kürtler,Rumlar,Ermeniler,Yahudiler toprak ve bağımsızlık isterken hep İngiltere den yardım istemişlerdir..BU durumlar İngilterenin lehine sonuçlardır o halde bana İngilterenin orada ne işi var diyeceğinize siz HUN , Göktürkler,Uygurlar,Moğollar,hazar. ,Altın ordu ,Timur ve Cengiz.selçuklu imparatorluklarını, tarihin gerçeklerinden gelen Hitit ve Sümerlerin son durağı Osmanlı İmparatorluğu idiniz .Hatayı siz yaptınız,yönetecek durumdan yönetilecek duruma geldiniz .Çünkü Osmanlıyı Türkler değil diğerleri idare etti. Osmanlıda Türkçenizi Arapça-farsça katışımı dil haline getirdiniz.Saray dili ile Anadolu köylüsünün dillerinde anlaşılamaz farklılık vardı.Din bakımından ermeni .rum. yahudi cemaatleri kendi kendilerini yönetiyor,kendi okullarında kendi dilleri ve yabanci dilleri öğrenirken yabancıların ve azınlıkların  hukukuda ayrıştırılmıştı.Sadece savaşmak,savaşta ölmeyi göze almak yetmedi.
Fakat Mustafa Kemal gibi bir dahi son Devletinizi ,Türkiye Cumhuriyetini kurdu.Onun yanında İngilizin,Fransızın ,almanyanın adamı yoktur.Türk milletine ve devletine ve Anadolu halkına tam bağımlı Ne mutlu Türküm diyenler vardır.Ve bunun için kralımız ve kraliçemiz Savaşın gerçek galibi Mustafa Kemalin ülkesine,adeta Mustafa Kemalin  ayağına giderek İngiltere ile yeni bir sayfa açmıştır.Oysa son 200 yıldır.Padişahınızla  bir İngiliz  amiralın veya elçinin konuşması yeterliydi.,Siz bunu anlayın ve ülkenize sahip çıkın .Çünkü Dünya tarihinde büyük milletler vardır.Türkler bunlardan biridir ve dünya yönetiminde söz sahibi olmalısınız .Aldığımız ders çok önemliydi.
 
BU ders bugün için de geçerlidir.
Bu iki örnek ve öğreti ile yazımızın başlığına dönmek istiyorum.
Eğer devlet varsa , kendi halkı içinden başlayarak ,yabancı unsurlara,yabancı elçiliklere , yabancı ülkelere ve halkına varıncaya kadar istihbarat yapmaya ve bilgi toplamaya ,hatta onları Türkiye lehine gizlilik içinde yönlendirme faaliyetleri bulunmaya mecburdur.Bu işi istihbarat örgütleri ile yapar.Bunun Askeri ,jandarma,emniyet tarafından yerine getirilen uygulamaları olduğu gibi en önemlisi MIT –Milli İstihbarat faaliyetleridir.
BU faaliyetlerin esası gizliliktir. Bu faaliyette bulunanları bizim ,özellikle gazeteci milletinin ve siyasetçilerin,halkın  bilmesine gerek yoktur.
MİT mensupları PKK-KCK-BDP konusunda faaliyette bulunmuş ,onlarla görüşmüş ,hatta KCK ve PKK nın içine adam koymuş.Bunu yapanları yargıya göndermenin ,suçlu ilan etmenin bir anlamı yoktur.İşine geldiği zaman jandarmanın,ordunun,MIT in,Polisin neden istihbaratı yoktur diye bağıracaksın ,hop oturup hop kalkacaksın daha sonra vay sen kck da pkk de neden adamın var diye yaygara yapacaksın buna demeye hakkımız yok.
Ancak Özel yetkili savcılar inceledikleri konuda herkesten bilgi elde etmek  hakkına sahiptır. Anayasa gereği onları yok sayamazsınız.Onlarda elde ettiği bilgileri yasalar çerçevesinde adlı görevlerini yerine getirerek kullanacaklardır.
 Savcılık makamını, MIT müsteşarlığını , diğer istihbarat elemanlarımızı siyasi ve ayrılıkçıların amaçları için feda etmeyelim.Çünkü burada insanlar zarar görmez.Polis-Jandarma-Ordu-MİT istihbaratçısı görevi gereği ölümü göze almış insanlardır.O insanlara verilen görev gazete yazısı yazmaya,makamdan emir veren valilik ,genel müdürlük ,komutanlık görevi gibi değildir. Görevli gittiği yerde tek başınadır veya kendisi gibi gizli birileri daha vardır veya yoktur fakat işini yapmaya mecburdur. Fakat bulunduğu örgütte bölücü örgüt,karşı tarafın silahlı kuvveti, içinde yer almak ve faaliyet göstererek kendisini kanıtlamak zorundadır.Bu nedenle eyleme de katılmış olabilir.
Eğer o görevliyi oraya gönderen sahiplenirse ki bu olayda öyle olduğu zannedilmektedir ,iş bitmiştir.Ve bu durum artık tape kağıtlarda, görsel ve yazılı basında tartışılmamalıdır.her tartışma devlete kan kaybettirir.O örgütlerden MIT veya jandarmaya,polise bilgi sızdırmanın ve ya  anlaşılmanın yolu savcılıktan geçmez direk ölümden geçer.Devlet bile kalkıp bu benim şehidimdir diye icabında cenazeye sahip çıkamaz ve meçhul kahramanlar listesi de fakat gizlilik içinde yer alır.
Ayni görevi değerli savcılarımızda yapabilirler. Çünkü her Türkün görevidir. Ama bu iş profesyonellerin işidir.Düşmanı ile konuşabilen ,onunla yaşayarak onu tanımak onunla savaşta 2- 0 avantajla maça başlamayı sağlar.Böyle adamlarınız yok ise siz değil ordularla,PKK ile çete veya kaçakçılık örgütü ile savaşamazsınız.Onları yargıç önüne çıkaracak olanakları bulamazsınız.
Mondros mütarekesi sürecinden * İstiklal savaşı bitinceye kadar zati-şahanelerin, sadrazamları,yaverleri,saray paşaları ,müsteşarları Osmanlı yurttaşıydı.Ama Çoğunluğu İngiliz Fransız ajanı idi,Ermeni ve kürt ve rum asıllılar kendi devletlerini  kurmak için çalışırlardı. Savaştan sonra onlar bağlı oldukları ülkelere kaçtılar ve orada öldüler,aileleri ve çocukları Türkiye de kaldılar.Bir kısmı istiklal mahkemelerinde yargılandılar.Fakat onların çocuklarına ,yakınlarına cumhuriyet dokunmadı.Onlar cumhuriyette okudular,ekonomik durumları diğerlerinden  dahi iyi olduğu için hep krema kesiminin adamları oldular.Şimdi dedelerinden kalma hesabı görmek için dedelerinin görevlerini yaptıklarının kanaatı ağırlık kazanmaktadır.
Artık Türkler için ve kendisini ne mutlu Türküm diyerek Türk milleti mensubu olduğunu hissedenler için , devlet içindeki gerçek sayfaları açmanın zamanı geliyor.
1912-1921 arasında Osmanlıda kim ne görevdeydi.İstiklal savaşında ne görevi yaptı.Onların çocukları kimdir.Şimdi ne görevi yapıyor.Bunları bilmenin zamanı geldi de geçiyor bile.
MIT in PKK ,KCK operasyonundan Savcılık elbette eldeki bilgilere ve meri kanunlara göre yasal görevi ve  hakkı olarak soruşturma açabilir,bilgi alabilir ,kanun gereğini yapar.Benim derdim o değil bu olaylarda devletin karşısında olanlar ,MIT-Polis-Jandarama-Ordu istihbaratçılarını devletin aleyhinde faaliyet gösterdiğini halka yayanlar hangi kafa yapısına ,sahiptir onu öğrenmektir.Artık değerli savcılarımızın bugünün ayrılıkçı bölücü aktörlerinin dedeleri 1912-1921 arası nerde idi ne yapıyordu.Kaç isim soy adı değiştirip hangi makamlara geldiler bunları araştırmalıdırlar.gerekir ise   dökmeden ,kırmadan sorgulamalıdırlar.Bunları sorgulamaya başlayınca bugünkü –kürt ermeni işbirlikçilerinin bölücülerinin Mondros mütarekesi uygulama döneminde yanı kayıtsız şartsız teslim sözleşmesindeki fonksiyonlarına bakmamızda yarar olacaktır.
Tek bir örnekle yazıyı noktalayalım. Kuvaii milliyecileri ve Mustafa Kemali vatan haini ilan eden,haklarında idam kararı veren, Nemrut Mustafa paşanın Kürt nemrut Mustafa olduğunu ,yakınlarının sadrazamlıkta ne görevler yaptıklarını ,kürt devleti kurmak için İngilizlerle işbirliği yaptıklarını ,aynı şekilde ne kadar ermeni ve rum görevlinin İngiliz ve Fransızlar hesabına ermeni ve kürt devleti için çalıştığını acaba biliyormuyuz.Her gün ekranlarda ahkam kesenlerin . 50 yıldır mecliste oturanların bir kısmının bu adamların ve isyancıların nesi olmaktadır biliyormuyuz.Çünkü onlar dedelerinin yolundadır ve ne istediklerini bilmektedirler ve bizleri hukuk,insan hakları,etnisite,  gibi kulağa hoş gelen söylevle ayrıştırarak hedeflerinde ilerlemektedirler.,Peki biz ne yapıyoruz.her şeye senin partin benim parti anlayışı ile bakıyoruz.
Oysa istenen 200 sene önceki Anadolu paylaşımının küreselleşme politikalarına göre yeni koşullara göre paylaşımıdır.Bu paylaşıma evet diyenler ile hayır diyenler saflarını ayırmaya mecbur kalmadan oturup konuşmalıdırlar. Neden evet ve neden hayırı halkın önünde tartışmalıdırlar.Fakat tartışırken önce tartışmacının 200 yıllık varsa 500 yıllık aile tarihini önce sicil özeti gibi halkın önüne sererek konuşmasını gerektirmektedir.
Osmanlı hiçbir etnisiteyi asimile edecek kabiliyeti gösterememiştir.Lazlar 1475 den sonra bölgelerine gelen akkoyunluları,karakayunluları,artukları,karamanları,dulkadırleri,torunoğullarını Lazcaya alıştırırken Kürtlerde 5 bin yıldır Anadolu ve o bölgeye gelen İskitler,Kimerler,sakalar,Avarlar,Avşarlar,Türkemenlerin Kürtçe öğrenmelerine sebep olmuşlar ve şimdi onlara biz Kürt demekteyiz.hatta onların bir kısmı ben kürdüm demektedir. ,İşte artık bunları medeni insanlar gibi konuşabilmeye hazırmıyız.
Önceki ve Sonraki Yazılar