Kaçak Çay Kansere Neden Oluyor
Çaykur Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, Güneydoğu Bölgesi’nde artan kanser vakalarına neden olarak, bölgece bolca tüketilen yüksek pestisit içerikli kaçak çayları gösterdi.
Çaykur Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, Rize Gazeteciler ve Muhabirler Derneği’nde basın mensupları ile bir araya gelerek geride kalan yaş çay alım sezonunu değerlendirdi. 20 Mayıs tarihinde açılan yaş çay alım kampanyasının 3 sürgün olarak gerçekleşip 23 Ekim tarihinde son bulduğunu belirten Sütlüoğlu, üç sürgünde yaş çay üreticilerinden toplamda 652 bin 891 ton yaş çay yaprağı aldıklarını söyledi.
SON 10 YILIN EN YÜKSEK ALIMI
Sütlüoğlu, Çaykur’un çay müstahsilini korumak için bu yıl hedeflediği oranın üzerinde yaş çay alımı gerçekleştirdiğini belirterek, “1. sürgünde izdiham yaşandı. Bazı fırsatçılar bu izdihamdan yararlanarak müstahsilin topladığı yaş çayı taban fiyatının çok altında rakamlarda satın almak istedi. Müstahsili korumak için kotayı bugüne kadar uygulanmış en üst seviyeye çıkarttık. Bu yıl Çaykur’un bu güne kadar gerçekleştirdiği en yüksek orandaki alımlardan bir tanesini gerçekleştirdik. Son 10 yıl içerisinde ilk kez 650 bin ton’un üzerinde yaş çay alımı gerçekleştirerek 253 bin ton civarında bir alım yaptık. Bütçemizi 60 ton aştık” ifadelerini kullandı.
Çay yaş ödemelerinin Ekim ayı alımlarının dışında tamamen ödendiğini hatırlatan Genel Müdür İmdat Sütlüoğlu, alınan yaş çay karşılığında 120 bin ton kuru çay üretildiğini vurguladı.
ÇAY’DA STOK SORUNU
Sütlüoğlu, yüksek rekolte, kaçak çay girişi gibi nedenlerden dolayı iç piyasada da çay satışında sorunlar yaşandığını belirterek bunun beraberinde stok problemini getirdiğini kaydetti. Sütlüoğlu, “Sezona 65 bin ton civarında bir stokla girildi. 120 bin ton çay üretildi. Satışlar hızla sürüyor. Ancak halen stoklarımızda 176 bin ton çay var. Maalesef çayımızın tamamını satamıyoruz. Elimizde önemli oranda stok kalıyor. Ciddi bir stok baskısı altındayız. Fedakarlık yaparak müstahsilden çayımızı alıyoruz ama bunu satmak kolay olmuyor” şeklinde konuştu.
TAMAMEN ORGANİK ÜRETİME GEÇİLECEK
Sütlüoğlu, Türk çayını dünya markası yapmayı hedeflediklerini belirterek bunun yolunun organik tarımdan geçtiğini ifade etti. Sütlüoğlu konuyla ilgili olarak, “Rize Çayı ve Çaykur bir Türkiye markasıdır. Ben bu markaları dünya markası yapmayı hedefliyorum. Çayımızı tüm dünyaya açarak gerek çayımı gerekçe Çaykur’u dünya markası haline getirmeyi hedefliyorum. Bunun anahtarı da organik çaydır. Organik çayla biz bunu çok rahatlıkla yapabiliriz. Konvansiyonel tarımda kullanılan ilaçlar, kimyasal gübreler maalesef insan sağlığını tehdit ediyor. Bu nedenle sağlıklı ürünlere ciddi bir yönelme var. Dünyanın her yerinde böyle. Yaradanın vergisi; bölgemizde haşere yok. Bu nedenle haşere ile mücadele yok. Dolayısı ili bizim çaylarımızda zararlı kimyasallar yok. Pestisit yok. Bu pestisitler çok zararlı. Biz sadece çayımızda kimyasal gübreden vazgeçerek organik gübre kullanıp kolaylıkla organik üretime geçebiliyoruz. Organik gübreyi de tamamen çay çöplerinden üretebiliyoruz. Temel madde olarak çay çöpünü kullanacağız. En kısa sürede çayımızın tamamında organik üretime geçmeyi düşünüyoruz. Tüm dünya da organik çay üretme potansiyeli 10 bin ton’u bulmuyor. Sadece Hindistan’da kar yağan bölgelerde üretilebiliyor. Biz ise çayımızın tamamını organik üretebilme imkanına sahibiz. Bu noktada dünyada rakipsiz konumdayız. Bu hedefimizi gerçekleştirdiğimizde çayımızı dünya markası yapmamız zor olmayacak” diye konuştu.
KAÇAK ÇAY KANSER NEDENİ
Yurda kaçak yollarla sokulan çayların yüksek oranda pestisit içerdiğini hatırlatan Sütlüoğlu, Güneydoğu bölgesinde yoğunlukla tüketilen bu çayları bölgede artan karser vakalarına neden olarak gösterdi. Sütlüoğlu, “Pestisitler kanserojendir. Güneydoğu’daki kanser vakalarının temelinde pestisitler vardı. Bu üniversitelerin yaptığı bilimsel araştırmalar sonucunda hazırlanan raporlarla açıklanmıştır. Bu pestisitler kalıtsak bozukluklara, psikolojik bozukluklara ve sakat doğumlar gibi pek çok sağlık sorununa neden olmaktadır. Biz pestisite neden olan kimyasal ilaçları kullanmıyoruz. Buna rağmen sağlıklı çayımız varken daha yüksek ücretler ödeyerek sağlıksız çayların satın alınarak insanların kendini ve çocuklarını zehirlemesine bir anlam veremiyoruz” dedi.
SON 10 YILIN EN YÜKSEK ALIMI
Sütlüoğlu, Çaykur’un çay müstahsilini korumak için bu yıl hedeflediği oranın üzerinde yaş çay alımı gerçekleştirdiğini belirterek, “1. sürgünde izdiham yaşandı. Bazı fırsatçılar bu izdihamdan yararlanarak müstahsilin topladığı yaş çayı taban fiyatının çok altında rakamlarda satın almak istedi. Müstahsili korumak için kotayı bugüne kadar uygulanmış en üst seviyeye çıkarttık. Bu yıl Çaykur’un bu güne kadar gerçekleştirdiği en yüksek orandaki alımlardan bir tanesini gerçekleştirdik. Son 10 yıl içerisinde ilk kez 650 bin ton’un üzerinde yaş çay alımı gerçekleştirerek 253 bin ton civarında bir alım yaptık. Bütçemizi 60 ton aştık” ifadelerini kullandı.
Çay yaş ödemelerinin Ekim ayı alımlarının dışında tamamen ödendiğini hatırlatan Genel Müdür İmdat Sütlüoğlu, alınan yaş çay karşılığında 120 bin ton kuru çay üretildiğini vurguladı.
ÇAY’DA STOK SORUNU
Sütlüoğlu, yüksek rekolte, kaçak çay girişi gibi nedenlerden dolayı iç piyasada da çay satışında sorunlar yaşandığını belirterek bunun beraberinde stok problemini getirdiğini kaydetti. Sütlüoğlu, “Sezona 65 bin ton civarında bir stokla girildi. 120 bin ton çay üretildi. Satışlar hızla sürüyor. Ancak halen stoklarımızda 176 bin ton çay var. Maalesef çayımızın tamamını satamıyoruz. Elimizde önemli oranda stok kalıyor. Ciddi bir stok baskısı altındayız. Fedakarlık yaparak müstahsilden çayımızı alıyoruz ama bunu satmak kolay olmuyor” şeklinde konuştu.
TAMAMEN ORGANİK ÜRETİME GEÇİLECEK
Sütlüoğlu, Türk çayını dünya markası yapmayı hedeflediklerini belirterek bunun yolunun organik tarımdan geçtiğini ifade etti. Sütlüoğlu konuyla ilgili olarak, “Rize Çayı ve Çaykur bir Türkiye markasıdır. Ben bu markaları dünya markası yapmayı hedefliyorum. Çayımızı tüm dünyaya açarak gerek çayımı gerekçe Çaykur’u dünya markası haline getirmeyi hedefliyorum. Bunun anahtarı da organik çaydır. Organik çayla biz bunu çok rahatlıkla yapabiliriz. Konvansiyonel tarımda kullanılan ilaçlar, kimyasal gübreler maalesef insan sağlığını tehdit ediyor. Bu nedenle sağlıklı ürünlere ciddi bir yönelme var. Dünyanın her yerinde böyle. Yaradanın vergisi; bölgemizde haşere yok. Bu nedenle haşere ile mücadele yok. Dolayısı ili bizim çaylarımızda zararlı kimyasallar yok. Pestisit yok. Bu pestisitler çok zararlı. Biz sadece çayımızda kimyasal gübreden vazgeçerek organik gübre kullanıp kolaylıkla organik üretime geçebiliyoruz. Organik gübreyi de tamamen çay çöplerinden üretebiliyoruz. Temel madde olarak çay çöpünü kullanacağız. En kısa sürede çayımızın tamamında organik üretime geçmeyi düşünüyoruz. Tüm dünya da organik çay üretme potansiyeli 10 bin ton’u bulmuyor. Sadece Hindistan’da kar yağan bölgelerde üretilebiliyor. Biz ise çayımızın tamamını organik üretebilme imkanına sahibiz. Bu noktada dünyada rakipsiz konumdayız. Bu hedefimizi gerçekleştirdiğimizde çayımızı dünya markası yapmamız zor olmayacak” diye konuştu.
KAÇAK ÇAY KANSER NEDENİ
Yurda kaçak yollarla sokulan çayların yüksek oranda pestisit içerdiğini hatırlatan Sütlüoğlu, Güneydoğu bölgesinde yoğunlukla tüketilen bu çayları bölgede artan karser vakalarına neden olarak gösterdi. Sütlüoğlu, “Pestisitler kanserojendir. Güneydoğu’daki kanser vakalarının temelinde pestisitler vardı. Bu üniversitelerin yaptığı bilimsel araştırmalar sonucunda hazırlanan raporlarla açıklanmıştır. Bu pestisitler kalıtsak bozukluklara, psikolojik bozukluklara ve sakat doğumlar gibi pek çok sağlık sorununa neden olmaktadır. Biz pestisite neden olan kimyasal ilaçları kullanmıyoruz. Buna rağmen sağlıklı çayımız varken daha yüksek ücretler ödeyerek sağlıksız çayların satın alınarak insanların kendini ve çocuklarını zehirlemesine bir anlam veremiyoruz” dedi.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.