Cumhurbaşkanı Gül'den ilginç bir anı
Arap dergisiyle mülakatında hayat hikayesini anlatan Gül, çocukluğuyla ilgili ilginç bir anıyı anlattı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, çocukluk yaşamındaki dönüm noktasını anlatırken, "Kayseri’de aileler, çocukları büyüyünce onları sınava tabi tutarlar. Ticaretle ilgili olanlar mesleklere yönlendirilir, olmayanlar okula gönderilirdi. Gazoz satacaktım, ancak anlaşılan pek başarılı olamadım ki beni tekrar okula gönderdiler" dedi.
Gül, Londra merkezli Suudi Arabistan dergisi Arrajol’a (Erkekler), çocukluğundan siyasi kariyerine, üniversite ve iş tecrübesinden aile yaşamına kadar çeşitli konularda açıklamalarını içeren mülakat verdi.
Cumhurbaşkanlığı’nın internet sitesinde de yer verilen mülakatta Gül, İslami örf ve adetlerle Doğu geleneklerine bağlı bir şehir olan Kayseri’de doğduğunu, kentin Selçuklular zamanında da ün yapmış olan İslam kültürü merkezlerinden biri olduğunu ifade etti. Babası, annesi ve kardeşlerinin hala Kayseri’de yaşadığını belirten Gül, yetişme tarzını şöyle anlattı:
"Kayseri esasen bir sanayi ve ticaret merkezidir. Orada insanlar bu şekilde yetişirler. Oralarda bir adet vardır. Aileler çocukları büyüyünce onları sınava tabi tutarlar. Ticaretle ilgili olanlar mesleklere yönlendirilir, olmayanlar okula gönderilirdi. Hatırlıyorum, dedemin bir iş yeri vardı. Bir yaz tatilinde babam beni oraya gönderdi. Gazoz satacaktım, ancak anlaşılan pek başarılı olamadım ki beni tekrar okula gönderdiler. Ortaokulu ve liseyi Kayseri’de okudum. Sonra üniversite tahsili için İstanbul’a gittim. İlginç olan tesadüflerden biri, benim doğum günüm Türkiye’nin milli günü olan 29 Ekim’e tesadüf eder. Arkadaşlarımla, ’bazı insanlar doğum günlerini saklayabilirler. Ben ise yapamıyorum, tüm Türkiye benimle kutluyor’ diye şakalaşırdım."
Ailesini "orta sınıf" ve "dinine, adet ve değerlerine bağlı" olarak tanımlayan Gül, ailesinde bu şekilde yetişen ve okuyan çok insan olduğunu söyledi.
Duyduğu kadarıyla, babası Ahmet Hamdi Gül’ün 7 yaşında çalışmaya başladığını ifade eden Gül, "Uçak parçaları imal eden bir fabrikada çalışırdı. Oradan emekli olunca kendi atölyesini açtı. Şimdi 85 yaşındadır, ancak hala her gün iş yerine gider. Kardeşim de orada çalışıyor ve fabrikayı geliştirmeye çalışıyor" dedi.
Büyük bir ailesi olduğunu ve çok mutlu bir çocukluk geçirdiğini vurgulayan Gül, "Çocukluğumdaki en önemli durak, gazoz satışı konusundaki tecrübem olmuştur. İyice hatırlıyorum, ahşap bir kutu içinde gazozlar vardı, bunları yüksek sesle bağırarak satmam gerekiyordu. Ancak anlaşılan bunda başarılı olamadım" diye konuştu.
-"Ülke meselelerine ilgim lisede başladı"-
Ülke meseleleriyle lise çağında ilgilenmeye başladığını dile getiren Gül, üniversitede bu uğraşın daha da derinleştiğini, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde okurken Talebe Birliği Başkanlığı’na kadar ulaştığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Gül, o dönemin çok çalkantılı geçtiğini de anlatırken, "Sol akım gençlerin dikkatini çekiyordu. Ancak karşı görüşler de vardı. Ben genellikle hem dindar hem de açık görüşlü akımlar içinde idim. Milli değerlere de önem veriyorduk. Solcular daha enternasyonal fikirleri savunurken, biz memleket değerlerine önem veriyorduk. İslami geleneklere bağlı kalmak istiyorduk. Tarih derslerine ilgi duyuyorduk. Marksist akımlar da vardı. O zaman çatışma zemini de doğuyordu. Bazen de bu, şiddetli ayrışmalara sebep oluyordu" diye konuştu.
Üniversite yıllarında bugünkü konumuna geleceğini tahmin etmediğini belirten Gül, "Şahsi hayatım için fazla beklentilerim yoktu. Şahsi beklentilerden fazla prensiplerimize hizmet etmek istiyordum" dedi.
Siyasete girmesinde üniversite yıllarında edindiği tecrübenin faydalı olduğunu da ifade eden Gül, siyasete çok genç yaşta başlamasının kendisine ışık tuttuğunu kaydetti. Gül, şahsi beklentiler yerine ülkeye hizmet dürtüsünün kendisi için önemli olduğunu vurguladı.
-Londra ve Cidde yılları-
Cumhurbaşkanı Gül, doktoraya başladığında hem dil hem de ekonomik bilimler için Londra’ya gittiğini belirtti. Londra’da Müslüman öğrenciler yurdunda kaldığını ve birçok insanla tanışma fırsatı yakaladığını anlatan Gül, ilk Arap arkadaşlarına da o dönemde sahip olduğunu söyledi.
Türkiye’ye döndükten sonra akademik hayata başladığını, 1983 yılına kadar bu meslekte kaldığını dile getiren Gül, "Ancak 1980 yılında Türkiye’de askeri darbe oldu. Tutuklananlar arasında ben de vardım. Bana bir suç isnat edilmedi ve salıverildim. Ancak olan bitenlerden anladım ki öğretim üyeliği konusunda da fazla imkanım olmayacak. Türlü zorluklar belirmekte idi. O arada Ekonomist dergisinde bir ilan gördüm. İslam Kalkınma Bankası’nda ekonomi uzmanları isteniyordu. Ben de başvurdum ve talebim kabul edildi. Orada çalışmaya başladım" dedi.
12 Eylül’deki askeri darbeden bir hafta önce evlendiğini, darbenin hemen ardından tutuklandığını dile getiren Gül, o dönemdeki şartların ağır olduğunu söyledi. Gül, "Tutuklama olunca zor günler geçirdik. Eşim nereye götürüldüğümü bilmiyordu. Suudi Arabistan’da yeni bir aile hayatı başladı. Orada çok mutlu bir aile hayatımız vardı. Ailem için şoförlük yapıyordum, çarşılara gidiyorduk. İşim dolayısıyla İslam dünyasını tanıma fırsatını buldum. Zengin ve yoksul ülkeleri tanıdım. Sonradan siyasi hayatımda bu bana ışık tuttu" diye konuştu.
-"Türkiye’nin değişime ihtiyacı olduğunu gördük"-
İslam dünyasındaki tecrübesine ilave olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni 10 yıl boyunca Avrupa Parlamentosu Asamblesi’nde temsil ettiğini belirten Gül, her iki yönde de geniş tecrübesi olduğunu söyledi.
"Konulara realist bir bakışla yaklaşıyordum" diyen Gül, AK Parti’nin kuruluş süreci ve sonrasını şöyle anlattı:
"2002 yılında partiyi kurduk. Milli değerlere ve memleket konularına konsantre olmuştuk. İslami değerler gibi kendi prensiplerimizi ön planda tutuyorduk. Türkiye’nin bu değişime ihtiyacı olduğunu gördük. Doğru bulduğumuz reformlara girmeyi tasarlıyorduk. Bunlara başladık ve gerçekleştirdik. Politik, ekonomik ve sosyal değişimlere başladık. Ancak bazı zorluklar da vardı. Çoğulcu bir sistemde yaşıyoruz. Bazı partiler kendi bildiklerini ön plana çıkarıyordu. Bunların bir kısmı demokratik normlara uygun olduğu gibi başkaları da değildi. Ancak halk bununla kaynaştı, seçimleri kazandık. AK Parti seçimleri alınca ben Başbakan oldum, sonra Dışişleri Bakanlığını üstlendim. Son olarak da Cumhurbaşkanlığına seçildim."
Gül, aile hayatına çok önem verdiğini, ancak siyasetteki meşguliyeti nedeniyle ailesine çok vakit ayıramadığını da kaydetti. Cumhurbaşkanı Gül, bu alanda bir boşluk olunca eşi Hayrünnisa Gül’e, "Artık bu görev senin. Ben vatan evlatlarıyla uğraşacağım, onların geleceğiyle ilgileneceğim. Bizim çocuklar ise sana emanet, bu boşluğu dolduracaksın" dediğini aktardı ve eşi Gül’ün bunda başarılı olduğunu söyledi.
Ev meselelerinin tamamen eşi Hayrünnisa Gül’e kaldığını belirten Gül, "Tabii kamu işinde olanlar bir bedel ödeyeceklerdir. Ancak şimdi aile ziyaretlerimizde olsun, resmi ziyaretlerde olsun beraber olmaya çalışıyoruz. Eşim de tabii ki ’First Lady’ olarak bazı genel hizmetlerle meşgul. Toplum ve çocuklarla uğraş verdiği çalışmalar var" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Gül, ender olsa da hafta sonlarında eşiyle birlikte mutfağa girmeye çalıştığını, çok iyi bir aşçı olmamakla birlikte menemeni iyi yaptığını söyledi.
-"Bizde her türlü rekabet meşrudur"-
Arkadaşlarına da çok önem verdiğinin altını çizen Gül, "Sadece siyasi süreçte tanıştıklarım değil, okul arkadaşları ile olan ilişkilerime de çok önem veririm. Bazen toplanır, makamlardan arınıp eski hatıraları canlandırırız" diye konuştu.
Gül, futbolu sevdiğini, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de futbolun çok ilgi gördüğünü belirterek, kendisinin Beşiktaş’ı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ise Fenerbahçe’yi tuttuğunu söyledi. Gül, "Yani aranızda spor rekabeti var" sözü üzerine, gülerek, "Tabii ki bizde her türlü rekabet meşrudur" dedi.
Çok okuduğunu ve vakit buldukça yürüdüğünü anlatan Gül, "Dağlarda, açık alanlarda yürümeyi severim. Resmi ziyaretlerim esnasında dahi fırsat buldukça yürümeye çıkarım" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Gül, üstlendiği görevler dolayısıyla çok dostlukları olduğunu, Arap liderleriyle de dostane ilişkileri olduğunu ifade etti.
Türkiye’nin son dönemde başarılı olmasının sırrının doğuya da yönelmesinde saklı olduğunu vurgulayan Gül, "Kendimizle ve tarihimizle barışık durumdayız. Dini ve tarihi değerlerimizle de öyle. Türkiye’deki genel akımla barışık durumdayız. Halk ve devlet birbirini kucakladı. Ayrıca Türkiye muhitini, çevresini de kucakladı. Bölgesiyle ilgilenen bir ülke olduk. Tabii ki Arap ülkeleri de, bölge ülkeleri de bunu algıladı; onun için onlarla da kucaklaştık" diye konuştu.
Gül, Londra merkezli Suudi Arabistan dergisi Arrajol’a (Erkekler), çocukluğundan siyasi kariyerine, üniversite ve iş tecrübesinden aile yaşamına kadar çeşitli konularda açıklamalarını içeren mülakat verdi.
Cumhurbaşkanlığı’nın internet sitesinde de yer verilen mülakatta Gül, İslami örf ve adetlerle Doğu geleneklerine bağlı bir şehir olan Kayseri’de doğduğunu, kentin Selçuklular zamanında da ün yapmış olan İslam kültürü merkezlerinden biri olduğunu ifade etti. Babası, annesi ve kardeşlerinin hala Kayseri’de yaşadığını belirten Gül, yetişme tarzını şöyle anlattı:
"Kayseri esasen bir sanayi ve ticaret merkezidir. Orada insanlar bu şekilde yetişirler. Oralarda bir adet vardır. Aileler çocukları büyüyünce onları sınava tabi tutarlar. Ticaretle ilgili olanlar mesleklere yönlendirilir, olmayanlar okula gönderilirdi. Hatırlıyorum, dedemin bir iş yeri vardı. Bir yaz tatilinde babam beni oraya gönderdi. Gazoz satacaktım, ancak anlaşılan pek başarılı olamadım ki beni tekrar okula gönderdiler. Ortaokulu ve liseyi Kayseri’de okudum. Sonra üniversite tahsili için İstanbul’a gittim. İlginç olan tesadüflerden biri, benim doğum günüm Türkiye’nin milli günü olan 29 Ekim’e tesadüf eder. Arkadaşlarımla, ’bazı insanlar doğum günlerini saklayabilirler. Ben ise yapamıyorum, tüm Türkiye benimle kutluyor’ diye şakalaşırdım."
Ailesini "orta sınıf" ve "dinine, adet ve değerlerine bağlı" olarak tanımlayan Gül, ailesinde bu şekilde yetişen ve okuyan çok insan olduğunu söyledi.
Duyduğu kadarıyla, babası Ahmet Hamdi Gül’ün 7 yaşında çalışmaya başladığını ifade eden Gül, "Uçak parçaları imal eden bir fabrikada çalışırdı. Oradan emekli olunca kendi atölyesini açtı. Şimdi 85 yaşındadır, ancak hala her gün iş yerine gider. Kardeşim de orada çalışıyor ve fabrikayı geliştirmeye çalışıyor" dedi.
Büyük bir ailesi olduğunu ve çok mutlu bir çocukluk geçirdiğini vurgulayan Gül, "Çocukluğumdaki en önemli durak, gazoz satışı konusundaki tecrübem olmuştur. İyice hatırlıyorum, ahşap bir kutu içinde gazozlar vardı, bunları yüksek sesle bağırarak satmam gerekiyordu. Ancak anlaşılan bunda başarılı olamadım" diye konuştu.
-"Ülke meselelerine ilgim lisede başladı"-
Ülke meseleleriyle lise çağında ilgilenmeye başladığını dile getiren Gül, üniversitede bu uğraşın daha da derinleştiğini, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde okurken Talebe Birliği Başkanlığı’na kadar ulaştığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Gül, o dönemin çok çalkantılı geçtiğini de anlatırken, "Sol akım gençlerin dikkatini çekiyordu. Ancak karşı görüşler de vardı. Ben genellikle hem dindar hem de açık görüşlü akımlar içinde idim. Milli değerlere de önem veriyorduk. Solcular daha enternasyonal fikirleri savunurken, biz memleket değerlerine önem veriyorduk. İslami geleneklere bağlı kalmak istiyorduk. Tarih derslerine ilgi duyuyorduk. Marksist akımlar da vardı. O zaman çatışma zemini de doğuyordu. Bazen de bu, şiddetli ayrışmalara sebep oluyordu" diye konuştu.
Üniversite yıllarında bugünkü konumuna geleceğini tahmin etmediğini belirten Gül, "Şahsi hayatım için fazla beklentilerim yoktu. Şahsi beklentilerden fazla prensiplerimize hizmet etmek istiyordum" dedi.
Siyasete girmesinde üniversite yıllarında edindiği tecrübenin faydalı olduğunu da ifade eden Gül, siyasete çok genç yaşta başlamasının kendisine ışık tuttuğunu kaydetti. Gül, şahsi beklentiler yerine ülkeye hizmet dürtüsünün kendisi için önemli olduğunu vurguladı.
-Londra ve Cidde yılları-
Cumhurbaşkanı Gül, doktoraya başladığında hem dil hem de ekonomik bilimler için Londra’ya gittiğini belirtti. Londra’da Müslüman öğrenciler yurdunda kaldığını ve birçok insanla tanışma fırsatı yakaladığını anlatan Gül, ilk Arap arkadaşlarına da o dönemde sahip olduğunu söyledi.
Türkiye’ye döndükten sonra akademik hayata başladığını, 1983 yılına kadar bu meslekte kaldığını dile getiren Gül, "Ancak 1980 yılında Türkiye’de askeri darbe oldu. Tutuklananlar arasında ben de vardım. Bana bir suç isnat edilmedi ve salıverildim. Ancak olan bitenlerden anladım ki öğretim üyeliği konusunda da fazla imkanım olmayacak. Türlü zorluklar belirmekte idi. O arada Ekonomist dergisinde bir ilan gördüm. İslam Kalkınma Bankası’nda ekonomi uzmanları isteniyordu. Ben de başvurdum ve talebim kabul edildi. Orada çalışmaya başladım" dedi.
12 Eylül’deki askeri darbeden bir hafta önce evlendiğini, darbenin hemen ardından tutuklandığını dile getiren Gül, o dönemdeki şartların ağır olduğunu söyledi. Gül, "Tutuklama olunca zor günler geçirdik. Eşim nereye götürüldüğümü bilmiyordu. Suudi Arabistan’da yeni bir aile hayatı başladı. Orada çok mutlu bir aile hayatımız vardı. Ailem için şoförlük yapıyordum, çarşılara gidiyorduk. İşim dolayısıyla İslam dünyasını tanıma fırsatını buldum. Zengin ve yoksul ülkeleri tanıdım. Sonradan siyasi hayatımda bu bana ışık tuttu" diye konuştu.
-"Türkiye’nin değişime ihtiyacı olduğunu gördük"-
İslam dünyasındaki tecrübesine ilave olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni 10 yıl boyunca Avrupa Parlamentosu Asamblesi’nde temsil ettiğini belirten Gül, her iki yönde de geniş tecrübesi olduğunu söyledi.
"Konulara realist bir bakışla yaklaşıyordum" diyen Gül, AK Parti’nin kuruluş süreci ve sonrasını şöyle anlattı:
"2002 yılında partiyi kurduk. Milli değerlere ve memleket konularına konsantre olmuştuk. İslami değerler gibi kendi prensiplerimizi ön planda tutuyorduk. Türkiye’nin bu değişime ihtiyacı olduğunu gördük. Doğru bulduğumuz reformlara girmeyi tasarlıyorduk. Bunlara başladık ve gerçekleştirdik. Politik, ekonomik ve sosyal değişimlere başladık. Ancak bazı zorluklar da vardı. Çoğulcu bir sistemde yaşıyoruz. Bazı partiler kendi bildiklerini ön plana çıkarıyordu. Bunların bir kısmı demokratik normlara uygun olduğu gibi başkaları da değildi. Ancak halk bununla kaynaştı, seçimleri kazandık. AK Parti seçimleri alınca ben Başbakan oldum, sonra Dışişleri Bakanlığını üstlendim. Son olarak da Cumhurbaşkanlığına seçildim."
Gül, aile hayatına çok önem verdiğini, ancak siyasetteki meşguliyeti nedeniyle ailesine çok vakit ayıramadığını da kaydetti. Cumhurbaşkanı Gül, bu alanda bir boşluk olunca eşi Hayrünnisa Gül’e, "Artık bu görev senin. Ben vatan evlatlarıyla uğraşacağım, onların geleceğiyle ilgileneceğim. Bizim çocuklar ise sana emanet, bu boşluğu dolduracaksın" dediğini aktardı ve eşi Gül’ün bunda başarılı olduğunu söyledi.
Ev meselelerinin tamamen eşi Hayrünnisa Gül’e kaldığını belirten Gül, "Tabii kamu işinde olanlar bir bedel ödeyeceklerdir. Ancak şimdi aile ziyaretlerimizde olsun, resmi ziyaretlerde olsun beraber olmaya çalışıyoruz. Eşim de tabii ki ’First Lady’ olarak bazı genel hizmetlerle meşgul. Toplum ve çocuklarla uğraş verdiği çalışmalar var" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Gül, ender olsa da hafta sonlarında eşiyle birlikte mutfağa girmeye çalıştığını, çok iyi bir aşçı olmamakla birlikte menemeni iyi yaptığını söyledi.
-"Bizde her türlü rekabet meşrudur"-
Arkadaşlarına da çok önem verdiğinin altını çizen Gül, "Sadece siyasi süreçte tanıştıklarım değil, okul arkadaşları ile olan ilişkilerime de çok önem veririm. Bazen toplanır, makamlardan arınıp eski hatıraları canlandırırız" diye konuştu.
Gül, futbolu sevdiğini, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de futbolun çok ilgi gördüğünü belirterek, kendisinin Beşiktaş’ı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ise Fenerbahçe’yi tuttuğunu söyledi. Gül, "Yani aranızda spor rekabeti var" sözü üzerine, gülerek, "Tabii ki bizde her türlü rekabet meşrudur" dedi.
Çok okuduğunu ve vakit buldukça yürüdüğünü anlatan Gül, "Dağlarda, açık alanlarda yürümeyi severim. Resmi ziyaretlerim esnasında dahi fırsat buldukça yürümeye çıkarım" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Gül, üstlendiği görevler dolayısıyla çok dostlukları olduğunu, Arap liderleriyle de dostane ilişkileri olduğunu ifade etti.
Türkiye’nin son dönemde başarılı olmasının sırrının doğuya da yönelmesinde saklı olduğunu vurgulayan Gül, "Kendimizle ve tarihimizle barışık durumdayız. Dini ve tarihi değerlerimizle de öyle. Türkiye’deki genel akımla barışık durumdayız. Halk ve devlet birbirini kucakladı. Ayrıca Türkiye muhitini, çevresini de kucakladı. Bölgesiyle ilgilenen bir ülke olduk. Tabii ki Arap ülkeleri de, bölge ülkeleri de bunu algıladı; onun için onlarla da kucaklaştık" diye konuştu.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.